Orhan Özkaya (Yazar)
Çıkış yolu “Kemalizm”dir
Tarikat düzeni tüm çıplaklığıyla işlemeye devam ediyor. Bakanlıklar paylaşılmış durumda…
5.259 Km² yüz ölçümünde araziye sahip olan İstanbul, tam bir bina, taş fanusa dönüşmüş, arazi vurgununun vahşi ortamında bütün güzelliklerini; yemyeşil yedi tepesini, tarihsel görüntüsünü, kültür dokusunu, dil inceliğini, sosyal ve siyasal liderliğini arsa, emlâk baronlarının ticari hesaplarının anlayışına, vurgununa karşı kaybetmiştir.
İstanbul, emperyalizmin, borsa kumar ekonomisinin sembolü yapılmakta…
Arap şeyhlerinin de bu oyundan paylarını almalarının tezgâhları döşeniyor.
Atatürk’ün bağımsızlık karakteri, halkımızın iliklerine kadar işlemiş olmasına karşın O’nun, “Tam Bağımsızlık” ilkesinin, “karşılıklı bağımlılık olabilir” tercihlerine tanık olunmakta; bu durum her alanda hissedilmekte.
İstanbul’un nüfusunu dengelemek için KİT’leri Atatürk’ün yaptığı gibi Anadolu’ya yaymalı, yabancılara satılanları geri alarak, eski konumlarına döndürmeli, kooperatifçiliği doruğa çıkarmalı…
Depremi doğal afet olarak kabul edip; Anadolu’da dikey yapılaşma yerine, geleneklerimize uygun, yatay yapılaşmaya ve bahçeli işçi ve köylü kentleri yapmalı, malzemeden çalmayan yüklenicileri tercih ederek ve sıkı kontrol altında kooperatif kentleri inşa etmeliyiz.
İstanbul’dan tersine göçü özendirmek için; eski kentlerine geri dönüşü teşvik etmek, iş ve konut önceliği vererek plânlı bir uygulamayla çözüm üretmeliyiz. Bu konuda tüm mühendislik disiplinlerinden katkı sağlanabilir.
O zaman işsizlik diye bir kör düğüm kalmaz ve tersine göç üretim ekonomisinin şahlanışıyla olağan üstü hız kazanır.
Tarımın yıkılışı
Ülkenin en stratejik sektörü olarak kabul edilen tarım, tamamen dışa bağımlı hale getirilmiş, çiftçi, köylü devletin sıcak kucağından dışlanmış; desteksiz, kendi yazgısına terk edildi.
Kentlerde mahalleler, “Büyükşehir Yasası” uygulamalarıyla tel duvarlı sitelere dönüştürülerek, halk yalnızlığa ve mahalle kültürünün yok edilmesine terk edildi.
Dünyada tarım da kendi kendisine yetebilen yedi ülkeden biri durumunda iken şimdi tarım dışına itildik.
Toprak Yasası çıkartılarak dünyanın tarım devi Cargill’in mahkemelerdeki 11 davası ortadan kaldırılmış, Bush’un talimatları yerine getirilerek önü temizlendi.
5553 sayılı Tohumculuk Yasası’nı çıkartarak kendi tohumumuzu kullanma hakkından yoksun duruma düştük. Yabancı tohumculuk, AB dayatmalarıyla ülke tarımının temelini, çekirdeğini yıkmaktan başka bir anlam ifade etmemektedir.
Tohumculuğunu dahi dışa bağlı duruma sokmuş bir ülke, köylüsünü tamamen yalnız bırakmış demektir.
Köylümüz, “Yabancılara Taşınmaz Satışı Yasası” kapsamında tarlasını, arazisini, toprağını satar duruma düşmüş, haciz ve ipotek açmazı altında topraklarını teker teker elinden çıkarmakta hatta evini dahi yabancılara satıyor.
“Tarım Devrimi”ni tamamlamalıyız.
Köylümüzü, “Toprak Reformu” yaparak toprağa kavuşturmalı, “Tarım Devrimi” sürecini tamamlayarak, “Bilgi Çağı”na bir an önce geçmeliyiz…
Tüm kamu kurumları hiç tatil yapmamalı, gece ve gündüz vardiyalı çalışmalı; bütün üniversiteler, okullar, fabrikalar, işyerleri her yer dönüşümlü olarak gece-gündüz, yaz-kış demeden her saati değerlendirerek ve herkes 6 saat, haftada 5 gün çalışmalı.
Böylece ülkede işsizlik diye bir şey kalmaz.
Emekliler dahi kendi isteklerine bağlı olarak çalışmaya katılmalı, kahve köşelerinden uzak tutulmalı… “Üretim Toplumu”na derhal geçmeliyiz. Tarım ürünlerimize kimse kota koyamaz; istediğimiz gibi üretir, istediğimiz gibi satarız. Tıpkı bir zamanlar kendi haşhaşımızı kendi irademizle ektiğimiz gibi…
O zaman bizler gerçek Kemalistler olarak, “Onuncu Yıl Söylevi”nin bütün temasını gerçekleştirmiş oluruz.İstihdam yönünden tarım sektörü ile yarışacak başka bir sektör bulunmamaktadır.
İşsizliğin önlenmesi için 3996 sayılı yasa ile özelleştirilen ve yabancılara satılan kamu varlıklarının; KİT’lerin, tüm varlıklarımızın yabancıların eline geçmesi önlenmeli, satılanlar geri alınmalı…
Bunun da yolunun tam bağımsız ekonomik, siyasi, askeri, kültürel ve dış politika uygulamaktan geçtiği bilinen bir gerçektir.
İşte bu yol işsizliğin ve sömürüden kurtulmanın en büyük “çıkış yolu” yani “Kemalist” yoldur ve Atatürk’ün yakasından eksik etmediği ”Altı Ok” un gerçek değerine kavuştuğu andır…
Filed under: -ORHAN ÖZKAYA |
Bir Cevap Yazın