Savaş ölüme çağrıdır, neden ölelim?

kubanDoğan Kuban

Sevgili okurlar, Haberler savaş çağrıları ile dolu. Gelirlerinin artacağını düşünenler, mahalle kabadayıları, acı ve sıkıntı çekecek insanlık, füzelerle öldürülecek insanlar… Tüm bunlar, aptallığın sınırlarının sandığımızdan daha geniş olduğunu kanıtlıyor.kirmizic

Dünya mahallesinin kabadayıları kollarını sıvadılar. Eğer bu, dünyanın hafızasını kaybetmesi demek ise, iklimsel kurumaya ulaşana kadar bekleyebilirdik.


minik-okFakat bu yazar, Suriye gibi savaşla delik deşik edilmiş, milyonlarca insanı yurtdışına kaçmış küçük bir ülke üzerinden savaşla dünyayı tehdit eden yarı aptal insanların dünyada liderlik sandalyesinde oturduklarını düşününce, kendini küçülmüş, boşuna yaşamış hissediyor.

Bu eski teranelerle ülkeleri savaşa çağıranlar, gelişmemiş insanlardır.kirmizic

Çağdaş sıfatını açıklamak gerek. Çağdaşlık Trump’ın savaş çağrısı ile mi başlayacak? Etrafımızda yeni bir dünya savaşının heyecanı ile yaşayan insanlar türedi.

Ben İkinci Dünya Savaşı felaketi ile birlikte büyüdüm. Dünyanın her tarafı atom bombası cinayeti, aklını kaçırmış askerler, harabe haline gelmiş kentler, Almanya’da birkaç adımlık bahçesinde patates yetiştirip onunla yaşayan Almanlar, Türkiye’deki Alman korkusu ve dünyanın her köşesinde insan olduğuna pişman olmuş insanlar gördüm. ,

Berlin bombardımanları üzerinde birkaç film izleyip, birkaç kitap okursanız, kendinizi cehennemi seyretmiş sanırsınız.

İnsan acımasız bir hayvandır. Bu hayvan en çok, insan özellikleri taşıyanlar uygar toplumlarda bulunur. Günümüz insanının ne kadar kan dökücü olduğunu anlamak için, Amerikan okullarında arkadaşlarını seri halde kurşuna dizenlere bakmak yeter.


En çok zarar fakir ülkelere

Bu savaşlardan en büyük zarar görenler fakir ülkelerdir.

Gidenin, yok olanın, tahrip olanın yerine yenisini koymak olası değildir.

Size hayali bir senaryo çizeyim. Amerika yanında savaşa katılırsak, “zaten bir süredir o konumdayız.” Amerika ile taraf olduğumuz için Rusya’nın gaz ithalatını kestiğini ve İstanbul’u da bombardıman ettiğini düşünün. Elektrik ve doğalgazı yeterli olmayan 15-20 milyonluk bir kentin gıda gereksinimi bu ülkenin karşılayabileceğini düşünmeyin.

Bunu 2. Dünya Savaşı’nda Almanlar bile yapamadılar.

Atom bombası türünde bir beladan söz etmek istemiyorum.

Öyle bir durum Türkiye’nin ortaçağa dönmesi olur.

Her ülke gibi, bizim de savaştan kazanacağımız hiçbir şey yok. Hükümetin de elde edeceği hiçbir şey yok. Arapların ve Kürtlerin girdikleri bir savaşa girmek ülkenin parçalanmasıyla sonuçlanabilir.

Suriye ve İsrail’le birlikte bir savaş, bütün Arap ve İslam dünyasının düşmanlığını üzerimizde toplamak olur. Bu gelecek için büyük bir risktir.


Bağımsızlık için tarafsız olmalı

Sevgili okurlar, bu savaşın bizimle ilgisi yok. Biz ne Amerika ne de Rusya’ya düşman statüsünde yaşayamayız.

Dili kopası gevezeler, sözcülüğünü yaptıkları kurumların propagandalarını yapabilirler. Türkiye’nin bağımsızlığını koruması için tarafsız olması gerekir. Bu sadece savaş için değil, Türkiye’nin geleceği içindir. Yakın geçmişi anımsayarak düşünelim, Türkiye’nin Yakındoğu’daki politik yapının dışında kalması gerekir.

Eğer buradaki Arap-İsrail ilişkilerine boğulursak, ayağımızı çamurdan çıkaramayız. Avrupa Birliği ile ilişki ise tümüyle biter.

Atatürk kendinden sonra gelecek dönemin sürtüşme ile son bulacağını ve insan tabiatını anlayan düşünebilen büyük bir devlet yöneticisi olarak, “Yurtta sulh, Cihanda Sulh” demişti. Bu, dünya geleceğinin mottosudur.

Belki de bütün gelecek için şunu belirtmeliyiz: Savaş olduğu sürece uygarlıktan söz edemeyiz; bu, düşünen insana artık yakışmıyor. Savaşla çözüm bugünün insanına yakışmayan bir ilkelliktir.

Ancak vahşi ve ilkel insan, anlaşmazlıktan kurtulma yolu olarak, karşısındakini öldürmeyi seçebilir.

Uygarlar arasında kalan vahşiler de çözümü cinayet üzerinden yapıyorlar.


Toplu cinayet alışkanlığı

İdam cezasının kalkmasından bu yana cinayetin cezası artık idam değil.

Bu genel hukuk anlayışı ve resmi olarak evrensel bir kabul olduğuna göre, hâlâ savaş ve silahla insan öldürmenin uluslararası kabul görmesi, mantıksız ve ilkel çağlardan kalmış toplu cinayet alışkanlığıdır.


İnsanı öldürmekte suçsuz kılan tek suç, kişisel yaşamını korumak zorunda kalmasıdır. Bir devlet kendi varlığına silahlı hücum yapıldığı zaman kendini korumak için silah kullanır.

Hakimin eline silah verip suçlu bulduklarını mahkeme salonunda öldürme hakkı yoktur.

Amerika, Rusya ellerinde silahla dava gören ilkel hakimlerdir.

Bu silahı, herhangi bir nedenle kullanmak da ilkelliktir. Uygarlık öğretisi silahla adam öldürmeyi yasaklamaktadır. Harp, uygarlık dışında kalan son büyük boyutlu eylemdir.

Ne var ki kendilerini en zengin, en uygar, uygarlığın en üst düzeylerinde gören toplumların notları zayıftır.


İlkel cinayet

Herhangi bir ülkede idareyi elinde bulunduran herhangi birinin insan öldürme hakkı var mı?

Cumhurbaşkanı, Kral ülke ile ilgili bir sorun bile olsa kişiyi ne öldürebilir, ne de öldürtebilir.


Bir başkan bir ülke ile savaş kararı verdiği zaman, birçok askere de ölme görevi veriyor. Vatan (yoksa savaş emrini veren mi?) için şehit olunduğu zaman, suçlu, düşman oluyor.

Savaş olgusu uygar olmayan zamanlardan kalmıştır. Afrika’dan gelip Çanakkale’de ölen Afrikalılar ya da Avusturyalılar neden bizim düşmanımız olsun!

Günümüzde, insana verilen değer göz önüne alınarak, savaş, ilkel bir olgu olarak görülüp ortadan kaldırılmalıdır. Bugün devam eden savaş, öldürme kapasitesi ile bir canavarlıktır.

Bir gecelik tartışma sonucu başlayacak savaşı, yeni nişanlanmış bir genç köylüye vatan hizmeti olarak tanımlamak, mantıki, hukuki ve de uygarca değildir.

Savaş insanların soygun yaptıkları çağdan kalmış ilkel bir cinayettir.


İnsanlık ideali

Sevgili okurlar, savaşı yok etmek bir insanlık idealidir.

Bunun politik yanı yok.

Savaşlarda ölen milyonların yaşam hakları ödenemez.

Nişanlısı ölen genç kızın boynuna “nişanlısı şehit” madalyonu mu takacağız?


Bildiğimiz dünya bitti. Rusya ve Amerika arasında bir savaşa taraf tutarak girmek politik körlük olur. Büyük nüfuslu fakir kentlerimiz herhangi bir savaş koşulunu kaldıramaz.

Ankara ve İzmir’i bir kenara bırakarak, sadece İstanbul’un, ekonomiyi kısa sürede çökertecek kadar dayanıksız olduğunu, sorumluların bilmesi gerek. İstanbul bombalanır, doğal gaz ithalatı durursa, sanayi, ulaşım, elektrik, iletişim ve su, halkı İstanbul’dan sökebilir.

Savaşa bir tarafın yandaşı olarak girmek, Türkiye ve İstanbul’un teklemesi, her şeyin durması olasılığını içeriyor.


Doğan Kuban

Bu yazı HBT’nin 109. sayısında yayınlanmıştır.


herkesehttps://www.herkesebilimteknoloji.com/yazarlar/dogan-kuban/savas-olume-cagridir-neden-olelim

Yorum bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.