Prof. Dr. İsmet GEDİK
Doğa sürekli değişim-dönüşüm içindeki dinamik bir sistem olduğundan, varlıklar çevrelerindeki değişim-dönüşümleri algılayıp, ona uygun olacak şekilde kendi yapısında (bileşiminde) değişiklikler yapmak zorundadırlar. Bu nedenle bilgi oluşumu sürekli artırılmış olur.
Canlıların genetik kayıt verileri bu bilgi artışının eksponansiyel (üstel) şekilde geliştiğini göstermektedir.
Üstel fonksiyonlar y=eλx şeklindedirler ve üstel fonksiyonların türevleri hep eλx olarak kalırlar ve asla sıfırlanmazlar.
Bunun anlamı, bilgi oluşturma yeteneğinin sadece insan veya hücre gibi canlılarla sınırlı olamayacağı ve maddenin en küçük parçacıklarına kadar devam edeceğidir.
Bilginin kuantsal sistemden kökenlendiğini şu şekilden anlayabiliriz:
Şekil 104: Bilgi üstel fonksiyon olarak geliştiğinden, “bilgi oluştur” şeklinde bir dürtü evrendeki her şeyin içinde olmak zorundadır.
Şekilde görüldüğü üzere, bilgi hem insanlarda, hem canlılar alemi gelişiminde, hem de evrende enerji-akışı-yoğunluğu artışı gelişiminde devrededir. Bu da bilginin taa kuantsal sistemden kökenlenmesini zorunlu kılar.
Her şey alt-sistemlerin üst-sistemler içinde birleşmeleri şeklinde gerçekleşiyor. En alt sistem kuantum-alemidir; nitekim “kuantum” terimi, doğadaki en temel etkileşim öğesinin tarifidir. Her şey onlarla başlar ve onlar tarafından yönlendirilir.
Kuantsal öğelerle yapılan deneyler, onların bilinçli-yetenekli davrandıklarını göstermektedir. Zaten yeteneğin üstelliği = eksponansiyelliği (yani zaman içinde sürekli artması) bilinç oluşturma yeteneğinin kuantsal alemden kaynaklanmasını gerektirir.
Şekil 105: Bilgi üstel gelişim gösteren bir faktörüdür. Moleküller oluştu, tekrar bilgilen ve örgütlen; hücreler oluştu, bilgilen ve tekrar örgütlen, vs.
Şöyle ki:
Bir şey üstel (eksponansiyel) şekilde gelişiyorsa, onu sürekli olarak iten-dürten bir faktör olması gerekir. Bilinç üstel geliştiğine göre, “bilinçli ol” şeklinde bir dürtü, doğadaki tüm oluşumların temelinde bulunması gereken bir faktördür.
Yani en temeldeki kuantsal canlılar rastgele değil, bilgi ve bilinçli şekilde davranıp-hareket etmektedirler.
Özetleyecek olursak: kuantsal canlıların maddeleri oluşturması, yani doğa ve dünyamızın oluşumu, rastgele değil, belli kurallara ve bilgiye dayanmaktadır.
Önceki bölümlerde gösterildiği üzere, kuantsal canlılar sabit bir enerji sistemi değil, sürekli değişim-dönüşüm içinde olan ve saniyenin milyarlarca biri gibi kısa sürelerde oluşup, tekrar başka bir kuantsal enerji düzeyine dönüşen, çok aktif öğelerden oluşmakta ve birbirleriyle etkileşerek evrensel ölçekte enerji dengelenmesi yapabilmektedirler.
Bilgi oluşumunun üstel şekilde gelişmesi, “Değişimler hakkında bilgi oluştur ve bu bilgilere göre yeniden örgütlen” anlamında bir faktörün bulunmasını zorunlu kılar.
Doğa alt-sistemlerden üst-sistemlere doğru ilerleyen dinamik bir sistemde gelişmektedir. Bu gelişmeler ise, information & self-organisation olarak özetlenen dinamik-sistemler fiziği ilkelerine göre olmaktadır. “Bilgi faktörü” Dinamik sistemler fiziğindeki “Maximum Information Principle” olarak tanımlanan parametrenin oluşmasının temel nedenidir.
Bilgi, enerjinin nerden nereye akacağını gösteren trafik işaretleri görevini gördüğünden, varlıkların yapıları anizotropik özelliklidir;
bir taraf eksi, bir taraf artı; bir taraf soğuk, bir taraf sıcak, vs.
Bu anizotropi, genetik kodlamada da vardır:
Genlerin bir tarafı N-terminali, diğer tarafı C-terminali özelliği gösterir. İşlemler N-den başlanarak yapılır.
Sperminin yumurtaya giriş noktası bile anizotropi özelliği sayesinde belirlenir: Spermler, yumurta üzerindeki “Spemann-organizer” adı verilen çok özel bir noktanın tam karşısındaki bir noktadan giriş yapmak zorundadırlar.
Yani, “bilgi” faktörünün her sistemde özel bir “eigenvalue =öz-değeri” vardır. Doğada hiçbir şey rastgele, gelişi-güzel davranamaz.
Bilgilerin atomlar ve atom-altı-öğelerde kaydedildiği önceki bir bölümde gösterilmişti.
Bilgi oluşumunun üstel şekilde gelişmesi, “Değişimler hakkında bilgi oluştur ve bu bilgilere göre yeniden örgütlen” anlamında bir faktörün (“öz-değerin = eigenvalue”) bulunmasını zorunlu kılar. Bilgi kimyasal yapıda kaydedildiğinden her varlığın davranışını iç-dürtü olarak etkiler. Seks arzusu bilgi aktarma dürtüsünden kaynaklanır. Bu nedenle bilgi bir yaşam dürtüsüdür.
Devamı var.
Filed under: -Prof. Dr. İsmet GEDİK |
Bir Cevap Yazın