Küllerinden yeniden doğan bir Rock’n Roll ikonu: Aşkın bununla ne ilgisi var?

AYŞE DENİZ YURDAKUL

1939 yılının kasım ayında, Tennessee’nin küçük bir kasabasında, pamuk tarlalarında çalışan Floyd ve Zelma Bullock’ın ikinci kızı Anna Mae Bullock dünyaya geldi.

Bu fakir evde doğan Afrikalı Amerikalı Anna Mae, ileride ‘Tina Turner’ adıyla tanınacak, dünyaca ünlü bir star olacak ve Rock’ın efsaneleri arasına girecekti. 

Tina’nın hayatının büyük bir bölümü, işkence derecesine ulaşan taciz ve istismarla mücadele ederek geçti.

Doğduğu evde de şiddet vardı; babası annesine hiç durmadan şiddet uyguluyordu, bu şiddete dayanamayan Zelma, iki kızını arkasında bırakıp St. Luis’e kaçtığında Tina henüz 11 yaşındaydı.  Annenin ardından baba da evi terk edince Tina ve ablası Alline, anneanneleriyle yaşamaya başladı.

Tina, daha sonra biyografisinde ne annesinin ne de babasının kendisini sevdiğini yazacaktı.


Fotoğraf: Instagram


Küçücük bir kasabada büyüyen genç Tina için hayat neredeyse sadece şarkı söyleyebildiği tek yer kilise korosundan ibaretti. Bir de arada bir aldığı Vogue dergisinde dönemin  yıldızlarına en çok da Doris Day’e imrenerek bakıyor ama kendisini çok çirkin bulduğu için asla onun gibi olamayacağını düşünüyordu.

16 yaşındayken anneannesi de vefat etti ve Tina, annesiyle yaşamak için St. Louis’e gitti. Genç kızın hayatı tamamen değişmek üzereydi. 


Ike Turner’ın müziğinden büyülendi

Ablası Alline ile gittiği bir müzikholde, orkestrasıyla canlı müzik yapan Ike Turner’la tanıştı. Ike’nin kendisi değil ama müziği genç kızı büyüledi, Ike da genç kızın olağanüstü sesi ve doğuştan gelen ritim ve dans yeteneğinden çok etkilenmişti.

Açıkçası genç kızın bir nimet olduğunu hemen anlamıştı ve bu nimeti elinden kaçırmaya hiç niyeti yoktu. Bu ilk tanışma, Ike ile Anna Mae’in tam 16 yıl sürecek ilişkisinin başlangıcıydı.

Ike, Anna’ya hiç danışmadan onun  ismini Tina Turner olarak değiştirdi ve tam 16 yıl boyunca kadını dövdü, yumrukladı, çenesini ve burnunu kırdı, üzerine sıcak kahve döktü, defalarca aldattı, üzerinden tonlarca para kazandı ve Tina’nın kazandığı paranın tek kuruşunu bile ona vermedi.

Üstelik kadının tüm hayatını kontrol ettiği gibi müziğine de kontrol etti, Tina’nın kendi müziğini yapmasına izin vermedi. 

Birliktelikleri başladıktan tam 16 yıl sonra, bir turne için gittikleri Dallas’taki Hilton Oteli’nde Ike yine kavga çıkardığında Tina, yanına sadece küçük bir çanta alarak Ike’dan kaçtı.

Cebinde sadece 36 cent ile bir otoyol moteline sığındı. 16 yıl sonra beş parasız bir şekilde hayata ve kariyerine yeniden başladı. 


Şöhretin zirvesine çıktı

Özgürlüğünü kazanan Tina, neredeyse elli yaşındayken şöhretinin zirvesine çıktı, arka arkaya çıkarttığı albümleri ve dünya çapında hit olan şarkılarıyla 12 Grammy ödülü kazandı, Rolling Stone dergisi Tina Turner’ı ‘Tüm Zamanların En İyi 100’ sanatçısı listesine soktu.

Kendi kanatlarıyla uçmaya başlayan, istediği müziği yapma imkanına kavuşan Tina Turner, bir Rock’n Roll ikonu haline geldi. 


Gerçek aşkına kavuştu

Kendisine şiddet uygulayan, maddi ve manevi işkenceleri sonucunda Tina Turner’ı adeta yok eden Ike’dan kurtulma cesaretini gösterdikten sonra düzelen tek şey Tina’nın adeta roket alan kariyeri değildi.

Tina, Budist öğretiye sığınıp manevi huzuru bulurken, Alman plakçı Erwin Bach ile tanışıp gerçek aşkına da kavuştu. 1986 yılında tanışır tanışmaz hemen aşık olduğu Bach ile Tina, Tina hayatını kaybedene dek büyük bir aşk, sevgi, dostluk ve dayanışma içinde yaşadılar.

Bach, Tina’nın böbrekleri iflas ettiğinde kadının hayatta kalması için ona kendi böbreğini bile bağışladı. 

‘Rock’ın babaannesi’ olarak bilinen muhteşem Tina Turner’ı birkaç gün önce kaybettik. Konunun uzmanları, Tina’nın arkasından nasıl bir müzisyen olduğuyla ilgili yazılar yazdılar.

Bense onun ne kadar güçlü bir kadın olduğunu yazmak istedim. Tina, Ike’dan boşandıktan sonra verdiği röportajlar ve yazdığı kitaplarla nasıl şiddete uğradığını ve nasıl kurtulduğunu bütün dünyaya anlattı. Bu cesur kararıyla kendisine hayran olan şiddet mağduru birçok kadın için güçlü bir rol modeli oldu.

O, her şeye rağmen ayakları üzerinde durdu. “Geri döneceğime ölmeyi tercih ederim” dedi, savaştı ve kazandı. Hayatını, mutluluğunu ve kariyerini geri kazandı. Tina sadece müthiş bir star değil aynı zamanda güçlü bir savaşçıydı.

Onu sadece müziği ile değil şiddete karşı savaşıp kazanmış bir kadın kimliği ile de hatırlayalım ve Ike’dan boşanırken söylediği şu sözleri hiç unutmayalım: 

“16 yıl boyunca kazandığım her şey sende kalabilir, ben sadece geleceğimi istiyorum.”


@denizyurdakul

https://www.diken.com.tr/kullerinden-yeniden-dogan-bir-rockn-roll-ikonu-askin-bununla-ne-ilgisi-var/


‘Rock’n Roll’un kraliçesi’ Tina Turner hayatını kaybetti

Tina Turner, şarkılarının haklarını sattı: 50 milyon dolarlık anlaşma

Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: